Kimyasanal.com Kimyasanal.com Kimyasanal.com
Kimyasanal.com
Başarı, genelde onu sürekli aramakla meşgul olanlara gelir.
Henry David Thoreau
Kimyasanal.com
Kimyasanal.com


Tarih: 15.07.2003
Kategori: Kimya Dükkanı Sağ ok PratiKimya Sağ ok Temizlik Kimyasalları
95397 kez okundu.


Sodyum Lauryl Sülfat (SLS)

İng. Sodium Lauryl Sulfate (SLS)

Bu yazıda, yaklaşık otuz senedir süren ‘SLS kanserojendir/kanserojen değildir!' tartışmasının özetini bulacaksınız.

Hindistan cevizinde bulunan yağ asitine basitçe sodyum ve sülfat eklenerek elde edilen bu kimyasal maddenin ismini herhangi şampuan veya diş macununun içindekiler kısmında görmek mümkün. Az once de bahsettiğim gibi; biz bunu kullanırken yaklaşık 30 senedir bunun hakkında tartışılıyormuş. Her daim kullandığınız diş macunun (bkz: ipana) arkasında bu maddenin ismini okumaktan sıkıldığınız günlerden birinde, internette bu konuda küçük bir arama yaptığınızda farkedebiliyorsunuz bunu. SLS ve türevleri (sodium laureth sulfate, ammonium laureth sulfate, sodium lauryl ether sulfate) temizlik sektörüne el atmış - bildiğim kadarıyla- en kalabalık ailelerden birisidir. Bu ailenin en rütbeli elemanı olan ve ayrıca aileye ismini veren sodyum lauryl sülfat'ın, şöhretini kanserojen olabilme özelliğini gizli tutmak gibi birtakım gayrimeşru yollarda kullandığı öne sürülüyor.

SLS'nin avantajları şu şekilde özetlenebilir;
- Sabun köpüğünü daha aktif hale getirir,
- Köpük miktarını artırır,
- Emülsiyon özelliği nedeniyle fazla yağ ve kiri saç ve deriden uzaklaştırır,
- Ve - belki de bu kadar çeşitli alanlarda kullanılmasının en önemli sebebi- üretimi gayet ucuzdur.

Zararları;
- Çocuklarda göz gelişimini engeller,
- Derinin zarar görmesine yol açar,
- Kök hücrelerine zarar vererek saç dökülmesine sebebiyet verir (bu maddeyi internette ilk okuduğumda, yıllardır rahatsız eden telefon sapığınızın kimliğini öğrendikten sonra sizi kaplayan o hafif çocuksu hafif hayvansı bir içgüdüyle kurduğunuz intikam planları gibi ben de düşündüm bir an, yıllardır süren -3 yıl- bu yıkımın tüm sorumluluğunu onun üzerine atmak istedim, hatta planım da basitti; onu kötüleyen bir yazı yazacaktım ama vicdanım elvermedi:) not: bu yazıyı intikam duygusundan tamamiyle arındığıma emin olduktan sonra yazdım)
- Kalp ve ciğer gibi organlara kadar girerek iltihaplara yol açar.

Yazının başında da dediğim gibi ve bu yazı boyunca mümkün olan her virgül'üm sonuna ekleyeceğim gibi SLS'nin bu olası zararları konusunda ihtilaf var. ‘Zararsızdır' içerikli yazılardan, ‘tamamen zararlıdır' diye bas bas bağıran yazılara kadar birsürü yazı bulabilirseniz internette. Yine de, bu kadar tartışma içinde bazı bilimsel bulgular vermek mümkün. SLS'nin trietanolamin (TEA), dietanolamin (DEA), monoetanolamin (MEA) gibi bileşiklerle, vücuda teması halinde dahi zarar verebilecek olan ‘nitrozoamin (ing. nitrosamines)'leri oluşturur. ‘İlla SLS kullancam, o benim hayatımın anlamı' diyenlerin SLS'yi en azından bu bileşiklerle birlikte kulanmaması bu kişilerin son kullanma tarihini artıracaktır inancındayım. Bunun yanında altta referanslarını verdiğim birtakım araştırmalarda ise SLS'nin %2'den fazla kullanımı sonucunda yukarda saydığım zararlara yol açtığı tespit edilmiştir 1,2. Bu araştırmalarda beni rahatsız eden en önemli cümle ise, bir çok üründe bu oranın %20'den fazla olduğunu belirteniydi. Uçurum gayet açık. Bundan emin olmak için firmalarla haberleşmek mümkün. Ama ben size şimdiden alacağınız cevabı vereyim; ‘Hanımefendi/ beyefendi, ilginiz için teşekkürler. Ürünlerimiz kesinlikle belirtilen oranın altında SLS içermektedir'. Bu e-posta trafiğinden sonra her zamanki gibi karar size kalıyor. Bu çetrefilli sorun için en kolay çözüm bunu içeren ürünlerden sakınmak olacaktır. Hatta SLS içermeyen diş macunlarının satışa sunulmaya başlandığı günümüzde bunu gerçekleştirmek gittikçe kolaylaşıyor. Tahminim, SLS kullanan tüm firmalar alternatif çözümler için kafa yoruyordur ve bu yüzden bu kadar ucuz bir yöntem bulunabilir mi? SLS bu alandaki hükümdarlığını sürdürür mü? sorularının cevabını ilk merak eden kişi ben değilimdir.



1 Journal of the American College of Toxicology, 2(7), 127-181, 1983
2 Journal of the American College of Toxicology, 2(5), 1-34, 1983




Üye Yorumları

Yazar Mesaj
akaslan
Tarih: 01.08.2008
Bu kimyasal maddelerin daha öncedende kanserojen olduğu biliniyordu, ama Türkiye ne zaman ki bu hammaddeleri kendi üretmeye başladı ,ozaman kanserojen denildi.şimdi alternatif ürünler piyasaya sunuldu ,ne zamanki Türkiye bunları üretecek ozaman bunlara kanserojen denilecek.Amaç hammadde konusunda dışarıya bağımlı yaşamak...
nuoguzer
Tarih: 01.08.2008
evet çok haklısınız bunun başka açıklaması yok bunu herkesin haberdar etmek lazım esasında ama kendimize güvenimiz kalmamış malesef


Copyright © 2004-2024 - https://www.kimyasanal.com